Oksijen, İstanbul’daki beş pazardan aldığı ürünleri pestisit (tarımda kullanılan kimyasal madde) analizine gönderdi. Laboratuvar raporlarına göre 15 ürünün 8’inde pestisit saptandı ama hepsi bakanlığın belirlediği sınır değerlerin altında kaldı. Raporları yorumlayan Prof. Dr. Beraat Özçelik “Bitkilerin, ilaçlandığı gerçeğini bilip sıfır pestisit bekleyemezdik. Limitin altındaysa kontrollü kullanılmış demektir” derken Gıda Mühendisleri Odası’ndan Ebru Akdağ da sonuçları “beklediğinden iyi” buldu.
Türkiye, Avrupa Birliği’nin (AB) gıda güvenliği kontrol sistemi olan Rapid Alert System for Food and Feed (RASFF), üzerinden 2024’te en çok bildirim alan ülke oldu. Türkiye’den gönderilen birçok gıda ürünü, pestisit (endüstriyel tarımda yetiştirilen ürünler için zararlı olabilecek böcek, ot, mantar ve bunun gibi canlılara karşı koruma amaçlı kullanılan zehirli kimyasal maddeler) bakımından ‘riskli’ veya ‘yüksek riskli’ olduğu gerekçeleriyle Türkiye’ye iade edildi. İhracatı engellenen bu ürünlerin imha edilmek yerine Türkiye’de satışa sunulduğu, tezgahlarda satılan birçok üründe de pestisit olduğu iddia edildi.

Oksijen, tükettiğimiz gıdaların pestisit riski taşıyıp taşımadığını anlamak için İstanbul’daki dört farklı semt pazarı ile bir ekolojik pazara gitti. AB sınırından en sık geri gönderilen meyve sebzelerden olan domates, biber ve portakal alarak Tarım ve Orman Bakanlığı onaylı bir laboratuvara pestisit analizi için gönderdi.
Kadıköy Tarihi Salı Pazarı, Bakırköy Cumartesi Pazarı, Beşiktaş Cumartesi Pazarı, Pendik Halk Pazarı ve Feriköy Organik Pazarı’ndan alınan 15 numunenin analiz sonuçları şöyle oldu:
- 15 numunenin 7’sinde pestisit tespit edilemedi. Bunların üçü zaten organik tarım sertifikası olan, ekolojik pazardan alınan ürünlerdi.
- Numunelerin 8’inde pestisit tespit edildi. Hatta bir üründe tespit edilen aktif madde sayısı 1 iken bir başka üründe 9’a kadar çıktı.
Burada şunun altını çizmek gerek: Tespit edilen aktif maddeler için bakanlığın belirlediği limit değerler aşılmıyordu. Ancak Pendik’ten alınan domateste tespit edilen indoxacarb aktif maddesi (böcek ve haşerelere karşı kullanılan bir tür insektisit) Türkiye limitlerinin altında olsa da AB limitlerinin üstünde çıktı (0.274 mg/kg). Bu madde için Türkiye’deki limit değer 0.5 mg/kg iken AB limiti 0.01 mg/kg. Bu da Pendik pazarında satılan domatesin AB’ye gönderilmiş olması halinde sınırdan girişinin kabul edilmeyeceği anlamına geliyor.

Diğer taraftan AB ile Türkiye limit değerlerinin farklı olduğu bir diğer madde olan acetamiprid de Pendik ve Bakırköy’den alınan domateslerde tespit edildi. Acetamiprid’in limit değeri Türkiye’de 0.5 iken AB ise Ağustos 2025’ten itibaren geçerli olmak üzere 0.06’ya düşürmüş durumda. Bakırköy pazarındaki üründe 0.07±0.035 mg/kg, Pendik’tekinde ise 0.066±0.033 mg/kg acetamiprid bulunduğundan ağustos ayından itibaren bu ürün de AB sınırlarından geçemeyecek.
Peki bu sonuçları nasıl yorumlamak gerekiyor? Erzurum Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Kotan çıkan sonuçları “anormal bir durum yok” diye özetliyor. Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Akdağ ise beklediğinden iyi olduğunu söyleyerek önemli olanın “pestisit aktif maddelerinin toksik etki göstermeyen dozlarda kullanılması” olduğunu söylüyor. “Bu dozlara yapılan deneyler sonucunda karar veriliyor ve insan sağlığına yaşam boyu etkisi olmayacak dozlar belirleniyor. Yani ürünün limit değerin altında kalması, ürüne hayat boyu maruz kalınsa bile sorun olmayacağı anlamına geliyor.”
İTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beraat Özçelik de “pestisitlerin gıdadan tümüyle uzaklaştırılamayacağını” belirterek “Şu an sıfır pestisitle dünyayı doyurmayı becerebilecek durumda değiliz. Önemli olan, doğru pestisiti doğru miktarlarda kullanmak. Limitin altındaysa, kontrollü üretilmiş demektir” diyor.

Ancak Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu ‘güvenli doz’ kavramının baştan hatalı olduğu görüşünde. “200’den fazla pestisit etken maddesi ülkemizde ve Avrupa Birliği’nde limit altında kaldığı sürece güvenli kabul edilip kullanımına izin verildikten yıllar sonra yasaklandı. Bir kimyasal önce piyasaya sürülüyor. Araştırmalar sonucu yaklaşık 20 yıl sonra zararlı olduğu tespit ediliyor. Bu durum pestisitlerin zararlarını ortaya koyan araştırmaların günden güne çoğaldığının bir göstergesi.”

Kokteyl etkisi dikkate alınmıyor
Şehirlioğlu ayrıca, birden fazla pestisit aktif maddesinin oluşturabileceği ‘kokteyl etkisi’ne de dikkat çekiyor. “Bir üründe dokuz farklı etken madde çıkması çok kötü. Pestisitlerin zararı sadece etken maddenin bireysel etkileriyle sınırlı değil. Araştırmalar, birden fazla pestisit türünün bir araya gelerek oluşturduğu kokteyl etkisinin, etken maddelerin tek tek etkilerinden çok daha zararlı olabileceğini gösteriyor. Ancak mevcut düzenlemeler, pestisitleri tek tek inceliyor ve kokteyl etkisini dikkate almıyor.”

Prof. Dr. Recep Kotan ise domateste bir vejetasyon süresi içinde ortalama 45 defa ilaçlama yapıldığını, toplamda da 15-20 farklı aktif madde kullanıldığını belirterek bir numunede dokuz farklı pestisit aktif maddesi tespit edilmesinin beklenen bir sonuç olduğunu söylüyor.

Riskler çok: Alzheimer, kanser, depresyon…
Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL) ve Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’nin hazırladıkları rapora göre, pestisit maruziyeti uzun vadede kanser, Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), anksiyete, depresyon, endokrin sistem bozuklukları ve üreme sistemi bozukluklarına yol açıyor.

Yarısı Türkiye’den
2024’te Avrupa Birliği’ne (AB) ihraç edilen ve pestisit kullanımı nedeniyle bildirim alan, meyve sebze kategorisindeki 513 üründen 253’ü Türkiye’dendi. 2023 yılında ise 163 bildirim yapıldı. Geçen yıl 136 bildirimle en çok kuru incir bildirim alırken kuru incirin ardından biber, narenciye ürünleri, nar ve domates geliyor. En çok bildirimi yapılan aktif maddeler ise aflatoxin, ochratoxin ve Türkiye’de de AB’de de kullanımı yasak olan klorpirifos.

Tarım ve Orman Bakanlığı pestisit denetimi ve AB’den dönen ürünlerle ilgili sorularımızı henüz yanıtlamadı.
Ancak bakanın geçen yılın sonlarında yaptığı açıklamalara göre, “Avrupa Birliği’nden (AB) dönen ürünlerin iç gümrüklere doğrudan geçişine izin verilmiyor. Uygunsuz ürünler ülke girişine izin verilmeden imha ediliyor.” Geçen yıl hasat öncesi üretim alanlarında, hasat sonrası gıda işletmelerinde ve ihracat öncesinde tüm gıda zincirinde yapılan pestisit denetimi sayısı ise 250 bine yakın. Ancak bu denetimlerin sonuçları bakanlık tarafından kamuoyuyla paylaşılmıyor. Buğday Derneği Genel Müdürü Şehirlioğlu ise KDV dahil bin lira olan pestisit analizinin KDV hariç 3 bin 600 liraya çıktığını, yüksek analiz ücretlerinin de gıda güvenliği riskini artıran bir durum olduğuna dikkat çekiyor.
Yandaki tabloda ürünlerin hangi pazardan alındığı, nerede üretildiği ve tespit edilen pestisit aktif maddelerin içeriği yer alıyor. Testler ise Tarım ve Orman Bakanlığı onaylı laboratuvarda yapıldı
“AB’yi bir yıl geriden takip ediyoruz”
Yukarıdaki tabloda ürünlerde tespit edilen pestisit etken maddelerinin ne olduğu, ne amaçla kullanıldığı ve insan sağlığı ile ilgili taşıdığı risklerle ilgili veriler yer alıyor. Pestisitin zararları ve kullanılan maddelerle ilgili bilimsel çalışmalar devam ediyor. Bu çalışmalar sonucu sağlığa tehdit oluşturduğu tespit edilen maddelerin ya limit değeri değiştiriliyor ya da yasaklanıyor. AB’nin yasaklama kararı ise stokların eritilmesi için genelde yaklaşık 1 yıl sonra Türkiye’de uygulanmaya başlıyor.